Sanatçı, Yazar, Akademisyen / Artist, Writer, Academician
TÜRKİYE
www.orhancemcetin.com
gmail@orhancemcetin.com

ÖZGEÇMİŞ

1960 Yılında, İstanbul'da doğdu. Fotoğraf alanında kendisini yetiştirdi. Boğaziçi Üniversitesi, Psikoloji Bölümü'nde lisans; İstanbul Bilgi Üniversitesi, Görsel İletişim Tasarımı Bölümü'nde yüksek lisans derecelerini tamamladı. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.

İlk kişisel sergisi olan Tanıdık Şeyler (1988), alternatif fotoğraf yaklaşımı ile dikkat çekti. O tarihten bu yana, çok sayıda kişisel proje gerçekleştirdi; farklı disiplinlerden sanatçılar ile birlikte, çok sayıda, ortak projede yer aldı. Eserleri, çeşitli kurumsal ve kişisel koleksiyonlara dahil edilmiştir.

Orhan Cem Çetin sergi, gösteri ve performanslarında, kavramsal ve disiplinler arası tutumu ile tanınmakta; denemeleri ve fotoğraf kültürüne dair metinleri çeşitli basılı ve çevrimiçi dergilerde, kitap bölümlerinde yer almaktadır.

Sanat çalışmalarının yanı sıra, hayatını, tanıtım ve kültür fotoğrafçılığı; editoryal fotoğrafçılık; fotoğraf teknikleri/teknolojisi alanında, danışmanlık, editörlük, fotoğraf eğitmenliği ve çevirmenlik yaparak kazanmaktadır. Halen Bahçeşehir Üniversitesi ve Koç Üniversitesi eğitmen kadrosundadır.
Kitapları:
Bedava Gergedan (2004, 2018)
TutKeep (2018)

Orhan Cem ÇETİN | GERÇEK ve SANAT

ÖZET

Sanat hakkında günlerce konuşabiliriz.

Gerçek, hakikat, gerçeklik hakkında haftalarca konuşabiliriz. Konuşmuşuzdur da. Fakat bu ikisini, gerçeği ve sanatı ilişkilendirerek konuşmak yıllarımızı alabilir. Zira, Frank Zappa’nın müzik için sarf ettiği ünlü sözünü uyarlayarak “Sanat hakkında yazmak, mimarlık hakkında dans etmeye benzer.”

Gerçekler. Gerçek. Herkesçe malum olan. Gözlenen, işte orada karşımızda duran, hayalden, rüyadan kolaylıkla ayırt edebildiğimiz gerçeklik.

Ama, bu kadar bariz, bu kadar göz önünde ve alelade olan bir şeyin mi peşindeyiz biz? Neredeyse bütün insanlık seferber olmuş, büyük bir sırmış gibi gerçeği tanımlama ve izah etme peşinde.

Bir olguyu tanımladığımızda, onu, aynı zamanda izah da etmiş olur muyuz?

Hayır olmayız. Zira, izahın içinde başka bir şey var. Tanımlamada olmayan bir şey: Nedensellik.

Hakikat hakkındaki çatışma işte burada ortaya çıkıyor.

İnsanın türleştikten ve çevresini idrak etmeye başladıktan sonra gözlediği doğa olayları, bugüne dek, hiç değişmedi. Gündüz ve gece vardır. Gece gökyüzünde çok sayıda ışık noktaları vardır ve bunlar belli bir düzenle, eş merkezli daireler biçiminde rotalar izleyerek yavaşça dönerler; taşı suya atınca batar; canlılar ölümlüdür vs. … Bu örnekleri zihninizde çoğaltın.

O günlerden bugüne, gözlemde, yani somut verilerde herhangi bir değişiklik olmadı. Tabii ki, sadece çıplak gözle gözlenebilecek olayları kastediyorum. Gözlem değişmezken, onbinlerce yıl içinde değişen, bu gözlemlere atfettiğimiz nedenselliktir.

O halde -artık ona “hakikat” diyelim- hakikate ulaşmaya çabalarken, biz, aslında görülenin yani çıplak gerçeğin arkasındaki süreci, onu var edeni, bu varoluşun içindeki tutarlılığı, düzeni, yani nedenselliği bulmak peşindeyiz. Bu o kadar da kolay değil, ne yazık ki!

Öncelikle zamansal sorun var karşımızda. Biz, bir hakikat arayışına girdiğimiz anda, ister istemez geçmişe, yani olmayana bakıyor oluyoruz.

ANAHTAR KELİMELER

Gerçek, Gerçeklik, Nedensellik.


Orhan Cem ÇETİN | REALITY and ART

ABSTRACT

We can talk about art for days.

We can talk about reality, truth and what is real for weeks. And we've probably done this. However, it could take years to talk about these two: reality and art in relation with each other. Because -adapting Frank Zappa's famous quote about music- "Writing about art is like dancing about architecture.".

Facts. Reality. The obvious and well known. Readily observed, standing right there in front of us with all its realness, easily distinguish from a dream or imagination.

But are we after something so obvious, so blatant and so mundane? Almost all of humanity is trying to describe and explain reality as if it is a huge secret.

When we describe a phenomenon, do we also explain it?

No, we don't. Because there is something else in explanation which does not exist in definition: Causality.

This is where the conflict about truth arises.

The natural phenomena that humanity, since its beginning, has observed and began to comprehend in the environment have never changed until today. There is day and night. There are many points of light in the night sky, and they rotate slowly in a certain order, following paths in the form of concentric circles. When a stone is thrown into the water, it sinks; living things are mortal, etc. You may add many other examples in your mind.

Since then, there has been no change in the observation, the solid data. Of course, I mean only those phenomena that can be observed with the naked eye. While the observation does not change, what changes over tens of thousands of years is the causality we attribute to these observations.

Therefore, while we are trying to reveal reality – or let's call it "truth" – we are actually trying to find out the process behind what is seen as the naked truth, what brings it into being, the coherence and order in this existence, in other words, the causality. Unfortunately, this is not an easy task.

First of all, there is the temporal problem. As soon as we embark on a search for truth, we inevitably look at the past, which means something that does not exist anymore.

KEYWORDS

Reality, Truth, Causality.

linkedin facebook pinterest youtube rss twitter instagram facebook-blank rss-blank linkedin-blank pinterest youtube twitter instagram