Akademisyen, Yazar / Academician, Writer
TÜRKİYE
onurtatar84@gmail.com

ÖZGEÇMİŞ

1984 Yılında, Çanakkale’de doğan Onur Tatar, 2008 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ), Güzel Sanatlar Fakültesi, Fotoğraf Bölümü’nden mezun oldu. 2012 Yılında, DEÜ, Güzel Sanatlar Enstitüsü, Fotoğraf Anasanat Dalı’ndan mezun oldu. Öğrenciliği döneminde, Atlas Dergisi'nde foto muhabirlik yapıp çeşitli konularda foto röportajlar hazırladı. Tatar, Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Radyo - Televizyon ve Sinema Doktora Programı’ndan “Fotoğraf Sanatında Hipermetin ve Değişen Estetik Anlayışı” adlı teziyle 2018 yılında mezun oldu. Görüntü yönetmenliği ve kurgu alanında çeşitli çalışmalarda yer alan Tatar, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İletişim Fakültesi, Gazetecilik Bölümü’nde, Doçent olarak akademik çalışmalarına devam etmektedir. Tatar’ın çalışmaları, ulusal ve uluslararası boyutta kişisel ve karma sergilerde yer almıştır.

Onur TATAR | BAŞLIKSIZ

ÖZET

A. G. Baumgarten tarafından, 18. yüzyılda, felsefenin bir dalı olarak kuramsallaşan estetik, en temel düzeyiyle epistemenin bir sorunsalıdır. Bu yönüyle, estetik obje yani sanat yapıtı, özellikle postyapısal teori bağlamında, bir metin biçimi olarak ele alınmaktadır. Temelinde bilme eyleminin yattığı metin; öznenin, zamansal ve mekânsal deneyimlerinden yola çıkarak ve mediumdan faydalanarak yarattığı bir ifade biçimidir. Öznel deneyimler olan zaman ve mekân kavrayışı, teknolojik değişiklikler temelinde, değişikliğe uğramakta, öznenin gerçeklik deneyimlerini de derinden etkilemektedir. Böylesine bir devingenlik içinde de estetiğin, dönemsel olarak değişen bir anlayış haline gelmesi olağandır.

Modernizm’in yaratıcı dehasından, postmodern şizofreniye… Zaman, mekân, özne, gerçeklik ve ürettiği metin biçimleri…

Bir ifade biçimi olarak fotoğraf, kuşkusuz ki bir metindir. Ve bu metin; Postmodernizm sonrasında, dijital teknolojilerin yükselişe geçtiği, dijimodern dönemde, yeni estetik biçimlere kavuşmuştur. Diğer bir deyişle, Web 2.0’ın ya da hipermetinin gündelik yaşantıya sirayet etmesi, öznenin ifade biçimlerini etkileyerek, fotoğrafın, yeni bir estetik çehreye bürünmesini sağlamıştır. Bu dönem içerisinde, Yapay Zekâ teknolojisinin gelişerek yaygınlaşması da zaman ve mekân kavrayışını, özneyi, öznenin gerçeklik algısını ve dolayısıyla fotoğrafın estetik biçimini, ontolojik bir çıkmaza sürüklemektedir.

ANAHTAR KELİMELER

Estetik, Episteme, Gerçeklik, Zaman, Mekan, Özne, Yapay Zekâ


Onur TATAR | UNTITLED

ABSTRACT

Aesthetics, theorized as a branch of philosophy by A. G. Baumgarten in the 18th century, is at its most basic level a problematic of episteme. In this respect, the aesthetic object, the work of art, is treated as a form of text, especially in the context of poststructural theory. The text, which is based on the act of knowing, is a form of expression created by the subject based on his/her temporal and spatial experiences and utilizing the medium. The comprehension of time and space, which are subjective experiences, undergoes changes on the basis of technological changes, profoundly affecting the subject's experience of reality. In such a dynamic environment, it is usual for aesthetics to become a periodically changing understanding.

From the creative genius of modernism to postmodern schizophrenia… Time, space, subject, reality and the textual forms it produces…

Photography as a form of expression is undoubtedly a text. And this text has acquired new aesthetic forms in the post-postmodern, digimodern period, when digital technologies have been on the rise. In other words, the penetration of Web 2.0 or hypertext into everyday life has affected the subject's forms of expression and enabled photography to take on a new aesthetic face. In this period, the development and widespread use of artificial intelligence technology has led the understanding of time and space, the subject, the subject's perception of reality, and thus the aesthetic form of photography to an ontological impasse.

KEYWORDS

Aesthetics, Episteme, Reality, Time, Space, Subject, Artificial Intelligence

Fotoğraf Sanatçısı / Photographer
alisaltan@gmail.com
TÜRKİYE

ÖZGEÇMİŞ

1982 yılında doğdu. Özellikle siyasi ve kültürel coğrafya, alt kültürler, kentsel bellek, rant ve mutenalaştırma bağlamında sınır, kimlik ve göçle ilgili konularla ilgilenmektedir.

Ali SALTAN | GERÇEKLİK BUNUN NERESİNDE?

ÖZET

Tarihsel serüveni içinde, fotoğrafın gerçeği temsil eden biricik medyum oluşu ile çerçevelenmiş bir anlatıya dönüşümü arasında, fotoğraf, gerçeklik ve bir anlatıcı olarak fotoğrafçının halihazırda imgeler dünyası/rejimi ile olan ilişkisi üzerine neler söylenebilir?

ANAHTAR KELİMELER

Fotoğraf, Gerçeklik, İmge.


Ali SALTAN | WHERE IS the REALITY in THIS?

ABSTRACT

What can be said about the relationship between photography as the only medium representing reality and its transformation into a framed narrative, between photography, reality and the photographer as a narrator in relation to the current world/regime of images?

KEYWORDS

Photography, Reality, Image.

BIOGRAPHY

Born in 1982. Particularly interested in the study of issues related to border, identity and immigration in the context of political and cultural geography, subcultures, urban memory, surplus and gentrification.

Sanatçı, Yazar, Akademisyen / Artist, Writer, Academician
TÜRKİYE
www.orhancemcetin.com
gmail@orhancemcetin.com

ÖZGEÇMİŞ

1960 Yılında, İstanbul'da doğdu. Fotoğraf alanında kendisini yetiştirdi. Boğaziçi Üniversitesi, Psikoloji Bölümü'nde lisans; İstanbul Bilgi Üniversitesi, Görsel İletişim Tasarımı Bölümü'nde yüksek lisans derecelerini tamamladı. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.

İlk kişisel sergisi olan Tanıdık Şeyler (1988), alternatif fotoğraf yaklaşımı ile dikkat çekti. O tarihten bu yana, çok sayıda kişisel proje gerçekleştirdi; farklı disiplinlerden sanatçılar ile birlikte, çok sayıda, ortak projede yer aldı. Eserleri, çeşitli kurumsal ve kişisel koleksiyonlara dahil edilmiştir.

Orhan Cem Çetin sergi, gösteri ve performanslarında, kavramsal ve disiplinler arası tutumu ile tanınmakta; denemeleri ve fotoğraf kültürüne dair metinleri çeşitli basılı ve çevrimiçi dergilerde, kitap bölümlerinde yer almaktadır.

Sanat çalışmalarının yanı sıra, hayatını, tanıtım ve kültür fotoğrafçılığı; editoryal fotoğrafçılık; fotoğraf teknikleri/teknolojisi alanında, danışmanlık, editörlük, fotoğraf eğitmenliği ve çevirmenlik yaparak kazanmaktadır. Halen Bahçeşehir Üniversitesi ve Koç Üniversitesi eğitmen kadrosundadır.
Kitapları:
Bedava Gergedan (2004, 2018)
TutKeep (2018)

Orhan Cem ÇETİN | GERÇEK ve SANAT

ÖZET

Sanat hakkında günlerce konuşabiliriz.

Gerçek, hakikat, gerçeklik hakkında haftalarca konuşabiliriz. Konuşmuşuzdur da. Fakat bu ikisini, gerçeği ve sanatı ilişkilendirerek konuşmak yıllarımızı alabilir. Zira, Frank Zappa’nın müzik için sarf ettiği ünlü sözünü uyarlayarak “Sanat hakkında yazmak, mimarlık hakkında dans etmeye benzer.”

Gerçekler. Gerçek. Herkesçe malum olan. Gözlenen, işte orada karşımızda duran, hayalden, rüyadan kolaylıkla ayırt edebildiğimiz gerçeklik.

Ama, bu kadar bariz, bu kadar göz önünde ve alelade olan bir şeyin mi peşindeyiz biz? Neredeyse bütün insanlık seferber olmuş, büyük bir sırmış gibi gerçeği tanımlama ve izah etme peşinde.

Bir olguyu tanımladığımızda, onu, aynı zamanda izah da etmiş olur muyuz?

Hayır olmayız. Zira, izahın içinde başka bir şey var. Tanımlamada olmayan bir şey: Nedensellik.

Hakikat hakkındaki çatışma işte burada ortaya çıkıyor.

İnsanın türleştikten ve çevresini idrak etmeye başladıktan sonra gözlediği doğa olayları, bugüne dek, hiç değişmedi. Gündüz ve gece vardır. Gece gökyüzünde çok sayıda ışık noktaları vardır ve bunlar belli bir düzenle, eş merkezli daireler biçiminde rotalar izleyerek yavaşça dönerler; taşı suya atınca batar; canlılar ölümlüdür vs. … Bu örnekleri zihninizde çoğaltın.

O günlerden bugüne, gözlemde, yani somut verilerde herhangi bir değişiklik olmadı. Tabii ki, sadece çıplak gözle gözlenebilecek olayları kastediyorum. Gözlem değişmezken, onbinlerce yıl içinde değişen, bu gözlemlere atfettiğimiz nedenselliktir.

O halde -artık ona “hakikat” diyelim- hakikate ulaşmaya çabalarken, biz, aslında görülenin yani çıplak gerçeğin arkasındaki süreci, onu var edeni, bu varoluşun içindeki tutarlılığı, düzeni, yani nedenselliği bulmak peşindeyiz. Bu o kadar da kolay değil, ne yazık ki!

Öncelikle zamansal sorun var karşımızda. Biz, bir hakikat arayışına girdiğimiz anda, ister istemez geçmişe, yani olmayana bakıyor oluyoruz.

ANAHTAR KELİMELER

Gerçek, Gerçeklik, Nedensellik.


Orhan Cem ÇETİN | REALITY and ART

ABSTRACT

We can talk about art for days.

We can talk about reality, truth and what is real for weeks. And we've probably done this. However, it could take years to talk about these two: reality and art in relation with each other. Because -adapting Frank Zappa's famous quote about music- "Writing about art is like dancing about architecture.".

Facts. Reality. The obvious and well known. Readily observed, standing right there in front of us with all its realness, easily distinguish from a dream or imagination.

But are we after something so obvious, so blatant and so mundane? Almost all of humanity is trying to describe and explain reality as if it is a huge secret.

When we describe a phenomenon, do we also explain it?

No, we don't. Because there is something else in explanation which does not exist in definition: Causality.

This is where the conflict about truth arises.

The natural phenomena that humanity, since its beginning, has observed and began to comprehend in the environment have never changed until today. There is day and night. There are many points of light in the night sky, and they rotate slowly in a certain order, following paths in the form of concentric circles. When a stone is thrown into the water, it sinks; living things are mortal, etc. You may add many other examples in your mind.

Since then, there has been no change in the observation, the solid data. Of course, I mean only those phenomena that can be observed with the naked eye. While the observation does not change, what changes over tens of thousands of years is the causality we attribute to these observations.

Therefore, while we are trying to reveal reality – or let's call it "truth" – we are actually trying to find out the process behind what is seen as the naked truth, what brings it into being, the coherence and order in this existence, in other words, the causality. Unfortunately, this is not an easy task.

First of all, there is the temporal problem. As soon as we embark on a search for truth, we inevitably look at the past, which means something that does not exist anymore.

KEYWORDS

Reality, Truth, Causality.

linkedin facebook pinterest youtube rss twitter instagram facebook-blank rss-blank linkedin-blank pinterest youtube twitter instagram